Barkod kaç numaralı olur ?

Ela

New member
“Barkod kaç numaralı olur?” sorusuna sinir bozucu dürüst bir giriş

Selam forumdaşlar, artık şu “Barkod kaç numaralı olur?” sorusunu bir daha sormayalım istiyorum. Çünkü bu soru, problemi yanlış yerden tuttuğumuzun kanıtı. “Kaç numaralı” deyince sanki tek bir doğru varmış gibi davranıyoruz. Oysa barkod dünyası tek sayıdan ibaret değil; standartlar, bağlam ve kullanım amacına göre değişken. Ben bu başlıkta net konuşacağım: EAN-13 var, EAN-8 var, UPC-A var, GTIN-14 var; hatta 2D tarafa geçince GS1-DataMatrix ve QR var. Yani “kaç numaralı” diye kestirip atmak, tornavidayı çekiç zannetmek gibi. Tartışmayı açıyorum: konfor alanımızdaki kısa cevaplara değil, işin mutfağına inelim.

Önce şunu koyalım: Tek tip bir ‘doğru’ yok

“Barkod” dediğimiz şey bir semboloji. Hangi formatı seçtiğin, neyi etiketlediğine ve nerede okutacağına bağlı.

- EAN-13 (GTIN-13): Perakendenin dünya standardı; 13 haneli.

- UPC-A (GTIN-12): ABD/Kanada kökenli; 12 haneli. EAN-13’e başa “0” ekleyince denk düşer.

- EAN-8 (GTIN-8): Küçük ambalajlar için 8 haneli.

- GTIN-14: Koli/çoklu paket gibi lojistik birimler için.

- GS1-DataMatrix / GS1 QR: 2D; son kullanma tarihi, seri no gibi ek verileri Uygulama Tanımlayıcıları (AI’lar) ile taşır.

Dolayısıyla “kaç numaralı olur?” yerine “Hangi kullanım için hangi GTIN?” diye sormalıyız. Aksi, lastiğe kaç PSI basılır sorup aracın modelini, yükünü, hava sıcaklığını es geçmek gibi.

EAN-13’ün anatomisi: ‘Ülke kodu’ miti ve değişken uzunluklu şirket önekleri

EAN-13’ün yapısı kabaca şöyle:

- GS1 öneki (ilk 2–3 hane): Kayıt yapılan GS1 üyesini gösterir, ürünün menşeini değil. 869’u görünce “yerli malı” diye göğüs kabartmak, 400 görünce “Alman malı” demek teknik olarak hatalıdır. Önek, numaranın nereden tahsis edildiğini söyler; üretimin nerede yapıldığını değil.

- Şirket öneki + ürün referansı: Uzunlukları değişkendir; GS1 sana bir havuz verir, sen ürünlerine dağıtırsın.

- Son hane kontrol basamağı: Mod 10 algoritmasıyla hesaplanır (3 ve 1 ağırlıklarla toplanıp bir sonraki onluğa tamamlanır).

Yani “13 hane ve bitti” demek de eksik. İçeride esnek bir yapı var ve “ülke”—“menşe” kafa karışıklığı, sahada en çok yanlış bilinen konu.

Forumun kronik tartışması: “869 = yerli mi?”

Provokatif ama gerekli: 869’un peşine takılıp “millî barkod” romantizmi yapmak bizi yanıltıyor. 869, GS1 Türkiye’den alınmış bir numara anlamına gelir; üretim bandı Türkiye’de olmak zorunda değildir. Tersine, 590 (Polonya) önekli bir ürün Türkiye’de üretilebilir; çünkü numara tahsisi şirketin üyelik ilişkisine bağlıdır. Bu yanlış algı hem tüketiciyi yanıltır hem de markaları gereksiz linçe açar.

→ Peki, tüketiciye gerçek üretim yerini şeffafça anlatmak için barkoda mı yaslanalım, yoksa zorunlu menşe/üretim yeri etiketlemesi mi daha doğru çözüm?

Pazar yeri gerçekleri: EAN zorunluluğu, “barkod kiralama” ve gri pazar

E-ticaret pazar yerleri (Amazon, Trendyol, Hepsiburada vs.) GTIN/EAN zorunluluğunu arttırdı. Neden? Katalog bütünlüğü, sahte/kopya liste önleme ve stok izlenebilirliği. Bu baskı, sahada iki eğilim doğurdu:

1. GS1’den resmi blok almak: Maliyetli ama sürdürülebilir.

2. Üçüncü taraf “kiralık” barkodlar: Kısa vadede ucuza gelen ama riskli. Aynı numara başka satıcıda da çıkabiliyor; katalog çakışıyor, marka ihlali raporları yağıyor, listeler kapanıyor. “Ucuza barkod” kısa vadeli rahatlama, uzun vadeli baş ağrısı.

→ Kâr marjı %8–10 aralığındayken, GS1 üyeliğinin maliyeti gerçekten batırıcı mı, yoksa yanlış yönetilen stok-katalog kaosu mu asıl maliyet kalemi?

Erkeklerin “strateji/çözüm” yaklaşımı & kadınların “empati/insan” odağı: Denge nasıl kurulur?

Topluluğumuzda sık gördüğüm iki refleksi, cinsiyetlere atfedilen yaygın eğilimler üzerinden dengeleyelim:

Stratejik/Problem Çözme Odaklı Bakış (sıklıkla erkek üyelerin sahiplendiği çizgi):

- “Standart nedir? Uygulama senaryosu ne? Risk/ödül analizi yapalım.”

- Öneri: Ürün portföyünüzü SKU boyutuna göre haritalayın: küçük ambalajlarda EAN-8 mi gerekli, yoksa ambalaj tasarımını EAN-13’e göre mi optimize edeceksiniz? Koli için GTIN-14 planını erkenden yapın.

- 2D kodlara (GS1-DataMatrix) geçişi takvimleyin: Tarih/lot/seri takibi, iade ve geri çağırmalarda sigorta olur.

- Katalog disiplini: GTIN olmadan SKU açmayı yapısal olarak imkânsız kılın.

Empatik/İnsan Odaklı Bakış (sıklıkla kadın üyelerin vurguladığı çizgi):

- “Tüketici bu kodu nasıl okuyor? Müşteri hizmetlerinde hangi yanlış algılar patlıyor?”

- Öneri: SSS sayfasına “869 = menşe değildir” gibi net bir bölüm ekleyin; paket üstünde menşe ve üretim yeri bilgisini gözle görünür yapın.

- Çağrı merkezi ve sosyal medya ekiplerini kısa bir GS1 okuryazarlığı eğitimiyle güçlendirin.

- İçeride tedarik ve depo ekiplerine 10 dakikalık “kontrol basamağı” kontrolü prosedürü tanımlayın: yanlış basamak yüzünden kasa başında beş müşteri beklemesin.

İki bakış birlikte yürüyünce tablo berraklaşıyor: Strateji, empati olmadan sert; empati, strateji olmadan savruk kalıyor.

Kontrol basamağı: Küçük bir matematik, büyük bir fark

Kasada “ürün geçmiyor” krizi çoğu zaman kontrol basamağı yüzünden. EAN-13’te soldan sağa her haneyi 1 ve 3 ile sırayla çarpıp toplarsın, toplamı bir üst onluğa yuvarlayıp farkı yazarsın. Küçük gibi görünür ama sahada dakikalar kurtarır.

→ Sizin mağazada/ambarınızda, GTIN tanımlamadan önce kontrol basamağını otomatik hesaplayan bir mini araç var mı? Yoksa hâlâ elle mi giriliyor?

Tedarik zincirinde şeffaflık: 2D’ye geçmek lüks değil

GS1-DataMatrix/QR ile (01) GTIN, (10) Lot, (17) Son Kullanma gibi alanlar tek kodda taşınabiliyor. Gıda, ilaç, kozmetik, medikal cihaz, hatta moda iade süreçlerinde bile kritik.

- Geri çağırmada raftan toplama süresi kısalır.

- Sahte ürünle mücadeleye zemin hazırlar.

- Müşteriye akıllı telefonla okutunca anlamlı bilgi sunarsın.

→ Neden hâlâ tek satırlık EAN-13’le yetiniyoruz? 2D için baskı maliyeti mi korkutuyor, yoksa ERP entegrasyonu mu?

“Ucuz barkod” yerine “ucuz hata” satın alıyoruz

Ucuz görünen çözümler çoğu zaman şunları doğuruyor:

- Aynı GTIN’i elinde tutan başka satıcıyla katalog çarpışması.

- Marka koruma şikâyetleri, ürünün listeden kaldırılması.

- Stok izleme ve iade süreçlerinde karanlık noktalar.

- İleride GS1’e geçince eski GTIN’lerle yeni blokların eşleştirme kabusu.

Bugün 3–5 bin lira “kurtardık” sanıp yarın aylık ciroyu riske atmak… Buna strateji denmez.

→ “Barkod maliyeti çok” diyenler, son 12 ayda yanlış GTIN yüzünden kaç siparişi kaybettiğini çıkardı mı?

Küçük üretici/markalar için pratik yol haritası

1. İhtiyacı tanımla: Perakende kasa okuması mı, depo içi izlenebilirlik mi, ikisi birden mi?

2. Standart seç: Perakende için GTIN-13/12; koli için GTIN-14; izlenebilirlik için 2D + AI’lar.

3. Resmî tahsis: GS1’den şirket öneki al, numaraları planlı dağıt.

4. Veri yönetişimi: GTIN, marka, ürün adı, net miktar, varyant, görsel… Hepsi tek kaynaktan beslensin (PIM/MDM).

5. Eğitim: Satın alma, üretim, depo, satış ekibine 60 dakikalık barkod/GTIN atölyesi.

6. Denetim: Ayda bir kontrol basamağı ve etiket doğrulama turu.

7. Müşteri iletişimi: Menşe, üretim yeri, içerik, parti—hepsi şeffaf; barkodu “sihirli menşe” diye anlatma.

Forum için ateşleyici sorular: Hadi hararetlenelim

- “869 = yerli” mitini kırmak, “yerli üretimi baltalar” mı yoksa tüketiciye dürüstlük mü getirir?

- Pazar yerleri üçüncü taraf barkodları sistematik biçimde banlamalı mı? Peki ya mikro girişimcinin geçiş süreci?

- 2D kod zorunlu hale gelirse KOBİ’ler maliyete gömülür mü, yoksa iade/geri çağırma kazaları azalıp net kazanç mı çıkar?

- GTIN’i ürün başına mı yoksa varyant başına mı veriyorsunuz? Renk/beden ayrımında tek GTIN kullananların gerekçesi nedir?

- “Barkod maliyeti yüksek” diyenler: Bir yanlış liste/ban yüzünden kaybettiğiniz aylık satış tutarı kaç TL?

Son söz: Soruyu değiştir, oyunu değiştir

“Barkod kaç numaralı olur?” diye sormak, tartışmayı doğduğu yerde öldürüyor. Doğru soru şudur: “Hangi iş ihtiyacı için hangi standart barkod/GTIN yapısı en uygun ve sürdürülebilir?” Cevap verisiyle, süreciyle, müşterisiyle bir bütündür. Stratejiyi (plan, risk, standart) empatiyle (şeffaflık, eğitim, müşteri algısı) buluşturduğumuzda, barkod artık bir “etiket” değil; işletme zekâsının omurgası olur.

Hadi şimdi top sizde: Kendi pratiğinizde hangi standarda, hangi gerekçeyle bağlandınız? Hangi bedeli ödediniz, hangi faydayı gördünüz? Çekinmeyin; efsaneleri yıkalım, gerçekleri kuralım.